25 Haziran 2015 Perşembe




Love is a strong feeling

It's strong enough to kill you and then bring you back to life

And it's strong enough to walk around without your permission

It can come into your life without asking you and can destroy your life

It can make you happy like you live above the clouds


But it doesn't hold you when you start falling from clouds to down.






At Midnight





What if the ones you love go away?

Or worse,

What if the ones you just started to love go away?

What would you feel?

Would you feel lost?

Would you feel missing?

If there is nothing you can do, what would you do?

Would you just watch them how to walk away from your life

Or would you turn your head other side and pretend like you dont even know them?

Which one makes you stronger?

Which one makes you happier?

Is there any way feel good about it?

Could you reminder yourself that this is the way how world works?

Could you remember to be happy after all?

22 Haziran 2015 Pazartesi

Kalorisiz Lezzetler



Nasıl yani? Kalorisiz? Bunlar?
Hemen nasıl olduğunu açıklayayım. Çok basit. Pişiriyorsunuz ama yemiyorsunuz :)
Size garip gelebilir ama yemektense yedirmeyi tercih ederim. Yiyenler beğendiklerinde nasıl mutlu oluyorum tahmin edemezsiniz :)

Bugün ne yapacağımı bilmiyordum. Geçtiğimiz birkaç gündür annem sürekli canının bir şeyler çektiğini söylüyordu. Bu bazen kek bazen irmik tatlısı oluyordu. Ben de neden annemi mutlu edecek bir şey yapmıyorum dedim. Böylece internette tarif arayışına başlamış oldum. Çok geçmeden birkaç güzel tarif buldum ve eksik malzemelerin alışverişini yaptım. Güzel bir müzik listesi de hazırlayıp tarifi uygulamaya başladım.

Önce kekten başladım. Nutellalı kek olur kendileri. Üzerinde fındık, ceviz ve kurum üzüm var. Tariften çıktım ama keke yakıştıklarına ve birbirlerine uyduklarına eminim.

Merak edenler için: http://yemek.com/tarif/nutellali-kek/#.VYgurfntmkp

Hep nutellalı bir tarif uygulamak isterdim ama hiçbir zaman gerçekten yapmaya karar verememiştim. Bugün denemiş oldum ve tarifi çok beğendim. Yaparken çok eğlendim, daha önce uygulamadığım yöntemler denedim. Hem öğretici hem de eğlendirici bir deneyim oldu benim için. Görüntü olarak çok zengin ve hoş bir görüntüye sahip olduğu için daha tatmadan annemi kendisine hayran bıraktı :)








İkinci tarif ise üstüne tarçın döktüğüm irmik tatlısı. Bir tatlı nasıl hem bu kadar lezzetli hem de bu basit olabiliyor? Çocukluğumdan beri çok severim. Hafif oluşu bir oturuşta planladığınızdan fazla yemenize sebep olabilir, uyarmadı demeyin.





Tarifini hemen veriyorum:


Malzemeler: 

- 1 litre süt
- 12 yemek kaşığı irmik 
- 11 yemek kaşığı süt
- 1 paket vanilya

Yapılışı:

Vanilya hariç bütün malzemeleri tencereye alıp koyulaşana kadar sürekli karıştırarak pişiriyorsunuz. Üzeri göz göz olunca, kıvamını da göz önünde bulundurarak ocaktan alabilirsiniz. Son olarak içine vanilyayı da ekleyip karıştırın ve bu kadar. Borcama dökün ve ılındıktan sonra buzdolabına soğuması için bırakın. İster tarçınla ister meyveyle süsleyip ikram edebilirsiniz.


İşte bu kadar basit!


İşten eve gelen annem beni önlükle mutfakta görünce akşam yemeği yaptığımı düşünmüş. Çok sıkıcı. Yemek yapmak bana biraz sıkıcı geliyor. Tatlılar daha eğlenceli. Kek, tatlı, kurabiye ve diğerleri...


Bugünlük de bu kadar.
Görüşmek üzere!



20 Haziran 2015 Cumartesi

Geceyarısı Öpücüğü | In Search of a Midnight Kiss - Film




Dün gece bir türlü gelmeyen uykumdan dolayı saat 12'yi geçerken maalesef ben sıkılarak kanal değiştirmekle meşguldüm. Aynı zamanda yeni açtığım blogum üzerinde de çalışmalar yapıyordum. Sonra bu filmle karşılaştım. Normalde olsa filmin yavaşlığından ve karamsar havasından dolayı durmaz devam ederdim ama gecenin sakinliğine uyan bir film olduğundan filmi başa alıp izlemeye başladım. (Yeap, Turkcell tv'nin güzelliği) 

Filmin başını çok dikkatle izlemedim ama kaçırdığım bir şey olduğunu sanmıyorum. Yalnız ve yılbaşını yalnız geçirmek istemeyen bir adam var. Wilson. Görünce Eternal Sunshine Of The Spotless Mind'taki adamı hatırlattı bana. Görüntü olarak da biraz benziyorlar ama asıl aklıma gelmesinin sebebi etrafa verdikleri hava ve bende bıraktıkları izlenim. Wilson, en yakın arkadaşının ısrarıyla internette bir tanışma sitesine üye oluyor. Amacı yılbaşını birlikte geçirecek birini bulmak ve çok geçmeden bir kadından telefon geliyor.






           Wilson - In  Search of a Midnight Kiss














         Joel - Eternal Sunshine of The Spotless Mind




Vivien. Vivien en başta anlaşılması güç, ilginç bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. Aldattığını öğrendiği sevgilisinden geçen hafta ayrılmış ve o da yılbaşı yalnız geçirmek istemiyor. Kendince bir tarzı var. Çok küfür ediyor ve sürekli sigara içiyor. Wilson'ı arayıp saat dörtte buluşmayı teklif ediyor. Tabi ki kaba bir şekilde.


Yılbaşı günü buluşuyorlar ve sabaha kadar birlikte zaman geçiriyorlar. Konuşuyorlar da konuşuyorlar. Caddelerde yürüyüp, kafelerde oturuyorlar ve sürekli konuşuyorlar. Her şey hakkında. Komik anlarına, kavgalarına şahit oluyoruz filmde. Başta gardını almış, sert ve güçlü görünen Vivien filmin sonlarına doğru Wilson'a karşı onunla özel hayatından ve kendisinden birçok şey paylaştığı için daha samimi ve içten oluyor. Gardını indiriyor ve hatta büyük bir itirafta bulunuyor. Wilson'a geçen hafta ayrıldığı sevgilisinden hamile olduğunu söylüyor. Bütün gece birbirine sarılıp uyuyorlar. Uzun zamandan sonra ilk defa yalnız değiller ve tamamlanmış gibiler. 




Bence Vivien'ın karnındaki bebeği ve gece eve geldiklerinde Wilson'ı karşılayan sürpriz telesekreter mesajı olmasaydı, tekrar görüşürlerdi. Mesaj Wilson'ın eski sevgilisinden geldi ve tekrar birleşmek istediğini ima eden bir mesajdı. Bunun üzerine Wilson'ın ağlamaya başlaması kızı hala unutamadığını açıkça ortaya koyuyor zaten.


Sabah olunca Vivien Wilson'ın fotoğrafını gizlice çantasına koydu ve çekip gitti. 
Film böyle bitti.
Ne kadar harika (!) bir son olduğu hakkında daha fazla konuşmak istemiyorum.

Kötü bitti. Yani kötü ve beklenmedik bir şekilde biten filmleri bazen severim ama bu ikisi 
ayrılmamalıydı. Bu ikisi birlikte olmalıydılar. Ayrılmalarında tek bir iyi şey bile görmüyorum.

Neyse. Sakin..

Film bir günden oluşuyor. Aslında saatlere döktüğünüzde 24 saat bile sayılmaz. Güzel bir filmdi. İzlememek bir şey kaybettirmez ama tam bir vakit kaybı da değildi. Zevkli bir filmdi. Kötü bitmiş olsa da. Eğer Before Sunrise ve devam filmlerini seviyorsanız, bu filmi de sevebilirsiniz. Before Sunrise filmleri kadar başarılı değildi. Tabi ki bir tutmuyorum ama film akıcılığı ya da yavaşlığı demeliyim aynı.

Gece sakin bir film izlemek istiyorsanız  ya da günün herhangi bir saati sizi yormayacak bir film arıyorsanız, bu film ihtiyacınızı karşılayacaktır.

Ve inanamayacaksınız ama filmin siyah beyaz olduğunu bu yazıyı yazarken kullanmak için aradığım fotoğraflar sayesinde fark ettim. İnanılmaz.



Filme puanım: 7 (Hiç fena sayılmaz.)


Tekrar görüşmek üzere !

19 Haziran 2015 Cuma

Açılış Yazısı

                 İÇİMİZDEKİ CANAVAR


                  En küçük şey için bile korku duyabiliyoruz bazen. Bitmek tükenmek bilmeyen bir korku nehri var sanki içimizde. İnsanoğlunun en büyük düşmanı, en büyük engeli ve belki de en büyük laneti korkunun ta kendisi. Küçük bir çocukken kabuslar ve karanlık uzun koridorlarla başlayan korku, yılların geçip yaşın büyümesiyle maalesef doğru orantıda hayatımıza karışıyor. Ve bazen kontrolü ele alıyor.

                 Öyle bir şey ki bu korku, bizi bıraktığı birkaç saniyelik tereddütler yüzünde hayatımızdaki büyük taşları yerinden oynatabiliyor. Öyle bir şey ki bu korku, en çok istediğimiz şeylerden bile uzak durmamıza sebep olabiliyor. İnsanın bunun farkında olup korkunun kendisini yenmesine izin vermesinin fenalığı bir yana, bazen insan korkunun esareti altında olduğunu fark edemiyor bile. Korkuyoruz çünkü kaybedecek bir şeylerimiz olduğunu düşünüyoruz. Ve belki de yerleri doldurulamayacak şeyler olduğunu sanıyoruz. Belki kaybedecek bir şeylerimiz olduğu için korkuyoruz. Korku, korku, korku... Ne kadar büyüktür ki bu korku? Ne kadar büyük olabilir? Sevgiden büyük olabilir mi mesela? Arzudan? Hayallerden?  Bir kalbi alt edebilir mi? Hadi etti diyelim, ne kadar süre ayakta kalabilir? Bence yolu kalbe düşen var olan bütün kötü duygular yenilmeye mahkumlardır. Ne kadar zor olsa da istediğini elde etme konusunda büyük başarılara imza atmış insanoğlunu ne kadar süre esiri edebilir? Korku. Sadece beş harf ama ne kadar büyük olduğunu tarif etmek imkansız. Tüyler ürpetici, insanı içten yiyen ve yoğunluğuyla bulunduğu yerde oracıkta yutan büyük bir canavar gibi içimizde beslediğimiz. Ama büyüklüğünün yenilmez olduğu anlamına gelmediğini unutmamalıyız. Korku yenilmez değildir. Biz izin verdiğimiz sürece vardır.

Hep bir şeylerden korkuyoruz. Yeterince iyi olamamaktan, yeterince başarılı olamamaktan, yeterince güzel olamamaktan. Yeterli olamamaktan korkuyoruz. Yaşamadan ölmekten korkuyoruz. Bazıları sevgisiz yaşamaktan bazıları ise parasız yaşamaktan korkuyor. Bazıları hayallerini gerçekleştirememekten korkarken,  bazıları kendileri olmaktan korkuyor. Daha küçük korkular da var. Hoşlandığı kişiye açılmaktan korkanlar, sigara içerken yakalanmaktan korkanlar, sınavdan kötü not almaktan korkanlar gibi. Dünya üzerinde bulunan her insanın içinde beslediği bir korku var. Belki bunlar haklı korkular belki de yersiz ve gereksiz. Ama korku var. Var ve bazen kazanmasına izin veriyoruz.

                    Hiç gece loş ışıkta sigara dumanını izlediniz mi? Sigaradan çıkışı ve arkasında bıraktığı izlerin mükemmel bir görüntü olduğunu düşünenler vardır. Hadi, sigara dumanının korku olduğunu kabul edelim. Sigaranın kendisi de korkunun ana sebebi ya da sebepleri olsun. Korkunun sebebi ve korkunun kendisi insana çok bariz zarar veriyor. Bu belli ve biri bunu durdurmalı. Ama burada unutmamanız gereken bir nokta var. Sigarayı iki parmağının arasında tutan ve dudaklarına götüren insanın kendisinden başkası değildir.

                  Yani evet, korkuyorsak izin verdiğimiz için korkuyoruz. Korkuyorsak korkuyu yenmeye çalışmadığımız için korkuyoruz. Korkuyorsak korkuya teslim olduğumuz için korkuyoruz. Halbuki her zaman güçlü olması ve kazanması gereken taraf biziz. Korkunun hiçbir zaman sizi durdurmasına izin vermemelisiniz. Hissettiğiniz korkuyu engelleyemiyorsanız o zaman yapmanız gereken tek şey vardır: Üzerine gidin. Korka korka korktuğunuz şeyi yapın ve sigarayı söndürmüş olun. Kendinize zarar vermeyi bırakın.